ŞEFFAFLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK
Şeffaflık ve hesap verebilirlik birbirine ihtiyaç
duyan ve birbirini güçlendiren, dolayısıyla beraber düşünülmesi gereken iki
kavramdır.
Bu iki kavram birlikte vatandaşların kendileri için
önemli olan konularda görüş bildirmelerine ve karar vermeyi
etkileyebilmelerine olanak tanır ve karar vericilerden hesap sorma imkânı
tanır.
Bir ilke olarak, kamu görevlileri, memurlar,
şirket ve kuruluşların yöneticileri ve yönetim kurulu üyeleri ile sivil
toplum örgütleri, katılım ve hesap verebilirliği artırmak için görünür,
öngörülebilir ve anlaşılır bir biçimde davranmakla ve ellerindeki
bilgileri sade bir şekilde sunmakla (şeffaf olmakla) yükümlüdür.
Bu iki kavram, iyi yönetişimin de
gerekliliklerindendir.
Dikkat edilmesi geren bir nokta, bilgileri ham
bir şekilde sunmanın, şeffaflığı sağlamak için yeterli olmadığıdır.
Tam tersine, kamusal alanda çok miktarda ham
bilgi şeffaflık yerine opaklığı
doğurabilir.
Bu nedenle bilgi yönetilirken ve yayınlanırken iki
önemli özelliğe sahip olmalıdır.
i) İlgili ve erişilebilir:
Bilgiler, açık ve anlaşılır dilde ve farklı
paydaşlar için onların anlayabileceği uygun formatlarda sunulmalıdır.
Analiz, değerlendirme ve katılım için
gerekli detay ve ayrışmayı içermelidir.
Paylaşılan bilgi, karar alma süreci ile doğrudan
ilgili olmalı, süreci karmaşıklaştırmamalıdır.
ii) Zamanında ve doğru:
Bilgi, ilgili paydaşların analiz, değerlendirme ve
katılımına izin vermek için mümkün olduğunca hızlı ve doğru bir zamanlama ile
sunulmalıdır.
Yani bilgiler karar alma süreci sona ermişken ya
da sona yaklaşmışken değil, ka-rar almak için gereken zamanda sunulmalıdır.
Bilgiler güncel, doğru ve eksiksiz olmalıdır.
Şeffaflık, kamu, özel sektör ve sivil toplum
kuruluşlarındaki uygulayıcıların ve karar vericilerin eylemlerinden
sorumlu tutulmasının görev ve taahhütlerin yerine getirilmemesi durumunda
da yaptırım uygulanmasının, yani hesap verebilirliğin sağlanması için elzemdir.
Hesap verebilirlik, toplumdaki farklı aktörler
arasında kurumsallaşmış (yani düzenli, kurulmuş ve ortaklaşa kabul
edilmiş) bir ilişkidir.
Bir grup kişi veya organizasyon hesap verir,
başka bir grup ve organizasyon ise hesap sorar.
Bu sürecin dört önemli aşaması vardır:
i) Standartlar:
Hesap verenlerden (uygulayıcılar ya da
karar vericiler) beklenen davranışların ve bu davranışları değerlendirecek
kıstasların önceden ve açık bir şekilde belirlenmesi.
ii) Soruşturma:
Hesap verenlerin kendilerinden beklenen
standartları karşılamış olup olmadıklarının araştırılması.
iii) Yanıtlanabilirlik:
Hesap verenlere eylemlerini savunma ve
cevap verme imkanının verilmesi.
iv) Yaptırım/ödüllendirme:
Hesap verenler bir şekilde
kendilerinden beklenen standartların altına düşmüşse (ya da standartların
üstünde performans göstermişse), bu performansları için, daha önceden açık
bir şekilde belirlenmiş cezaların (ya da ödüllerin) verilmesi.
Hesap verilebilirliğin doğru bir şekilde
yapılabilmesi için sadece şeffaflık yetmez.
Bunun yanında güçler ayrılığı ilkesinin de
olması gerekir.
Yani standartları belirleyenler (yasama),
uygulayıcı ve karar alıcılar (yürütme) ve soruşturanlar ve ceza verenler
(yargı) ayrı gruplar/kişiler olmalıdır ve hiçbir grup diğerini
baskılamamalıdır