TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ
Sürdürülebilir kalkınmanın hem ekolojik, hem
toplumsal, hem de ekonomik adaleti eşzamanlı olarak sağlaması gerektiği
kabul edilir.
Her türlü ayrımcılığın olduğu gibi toplumsal
cinsiyet eşitsizliği de toplumsal adaletin gerçekleşmesini engeller.
Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliğinin,
sadece temel insan hakları perspektifinden değil, sürdürülebilir
kalkınma açısından bakıldığında da katılımcı bir kalkınma için en önemli
unsurlardan biri olduğu görülebilir.
Yapılan araştırmalar, kadınların ekonomik
süreçlere katılımının, sürdürülebilir kalkınmayı olumlu yönde etkilediğini
gösteriyor.
Öte yandan tarihte kadınların birçok noktada toplumsal
değişime liderlik ettikleri biliniyor.
Bu nedenle de kadınların katılımı ile yoksulluğun
ortadan kaldırılması, sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarının
geliştirilmesi ve ekosistemlerin ve doğal kaynakların sürdürülebilir
yönetimi kolay gerçekleştirilebilir.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin temel koşulları
şunlardır:
Kadın ve erkekler için eşit ekonomik bağımsızlık
Eşit değerdeki iş için eşit ücret
Karar almada eşitlik
Onur, haysiyet ve toplumsal cinsiyete
dayalı şiddete son verilmesi
Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik
mevzuat oluşturulması
Sürdürülebilirlik ve toplumsal cinsiyet tartışmaları
1980’li yılların başından itibaren kalkınma gündeminde öne çıkmaya başlamış
ve ekofeminizm, feminist politik ekoloji, ücretsiz hane içi emek
literatürü ve doğal kaynak kullanımı yönetimi alanlarında bu konu
tartışılmıştır.
Tartışmalar iki ana eksende gerçekleşmiştir:
i) Erkeklerin ve kadınların sürdürülebilirliğe
(çevresel bozulmaya ya da doğa korumaya) katkıları ve
ii) Sürdürülebilirliğin (veya çevresel
bozulmanın) erkek ve kadınlar üzerindeki farklı etkileri.
Sürdürülebilir kalkınma, toplumsal cinsiyet
eşitliğini sağlamak için açık bir taahhüt olmadan ve kadınların yeteneklerini
geliştirmeyi, haklarına saygı duymayı, onları korumayı, ücretsiz
ödenmemiş hane içi emekleri azaltmayı ve erkekler ile kadınlar
arasında yeniden dağıtmayı amaçlamadan hayata geçirilemez.
Bunun için de kadınların karar vermede ve
politika geliştirmede tam ve eşit katılımda olmaları gerekir.
Buradan hareketle, Birleşmiş Milletlerin 2015 yılında
açıkladığı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin beşinci maddesi, açık
bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgilidir.
Özellikle 5.a maddesi, “Kadınların ekonomik
kaynaklara ulaşma, toprak ve diğer mülk türlerine sahip olma ve
üzerlerinde kontrol kurabilme, finansal hizmetler, miras ve doğal kaynaklara
erişimleri gibi konularda ulusal yasalara uygun olarak eşit haklara sahip
olmaları için reformlar yapılması” hedefini ortaya koyar.
Kadınların, tüm sektörlerde ve her düzeyde, ekonomik
yaşamın içinde yer alabilmelerini sağlamak amacıyla kadınların güçlenmesini hedefleyen
özel sektörün küresel en önemli girişimlerinden biri de Kadının Güçlenmesi
Prensipleri platformudur.
2010 yılında Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler
Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının
Güçlenmesi Birimi ortaklığında oluşturulan WEPs platformu, özel
sektöre; iş yerlerinde, piyasalarda ve toplum genelinde toplumsal cinsiyet
eşitliğinin sağlanması için dikkate almaları gereken önemli noktaları sunar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder