2 Kasım 2022 Çarşamba

 MÜŞTEREKLER

 

Müşterekler ( ortak kaynak ya da ortak kaynak havuzları) çok sayıda birey tarafından belli bir sosyal akit çerçevesinde kullanılan, her bireyin kullanım hakkının olduğu ama kimsenin sahiplik iddia edemediği varlıklara denir.

Bunlar örneğin atmosferdeki hava ya da bir köyün ortak kullandığı mera gibi doğal varlıklar olabileceği gibi, kimsenin tekelinde olmayan ve telif iddia edilmeyen açık kaynak kodlu yazılımlar (örneğin Linux) veya ortaklaşa üretilmiş internet siteleri (örneğin Vikipedi) gibi entelektüel üretimler de olabilirler.

Entelektüel üretime dayalı müştereklerde ek kullanıcıların katılması aslında ortak üretimin/malın daha da genişlemesini ve büyümesini sağlarken, doğal varlıklara dayalı müştereklerde ek kullanıcıların katılması müşterek malın daha fazla bölünmesine ve kişi başına düşen tüketim miktarının azalmasına veya kaynağın tükenmesine neden olur.

 Çevresel sürdürülebilirlik açısından özetlemek gerekirse; ekosistem hizmetleri, atmosfer, meralar, balık rezervleri vb. doğal varlıklara dayalı müştereklerin iki önemli özelliği vardır:

1- Başka bireyleri kullanımdan dışlamak mümkün değildir (ya da ancak kısmen mümkündür), yani kimse bu varlık/kaynak üzerinde bireysel olarak mülkiyet hakkı iddia edemez.

 2- Her ek kullanıcının katılması sonucu birey başına düşen kullanım/ tüketim miktarı düşer ve ortak malın miktarı azalır.

İşte bu iki özellik nedeniyle müştereklerin sürdürülebilir kullanımı konusunda önemli sorunlar var olagelmiştir.

Herkesin kullanımına açık ve tükenebilir olan bir kaynağın hızla tükenmesi beklenen bir durumdur.

 Müştereklerin trajedisi olarak adlandırılan bu durumdan ilk kez Garrett Hardin, Science dergisindeki bir makalesinde bahseder.

Hardin bu durumu anlatmak için bir köye ait ortak meranın kullanımını örnek verir.

 Bu görüşe göre, koyunlarını bu müşterek merada otlatan her çoban, aslında aşırı otlatmanın bu meraya kalıcı zarar vereceğini ve uzun vadede herkesin zararlı çıkacağını bildikleri halde, kısa vadedeki çıkarlarını ön plana koyarak kendi koyunlarını merada bireysel kârlarını en yükseğe çıkaracak şekilde otlatır çünkü eğer onlar otlatmazsa zaten başkaları otlatacaktır.

Bunun sonucunda da bir süre sonra mera kendini yenileyemez, çöle dönüşür ve herkes zararlı çıkar.

 Bu durumun çözümü için ise yapılması gereken şey ya meranın ortak kullanımdan çıkarılıp özel mülkiyete geçirilmesi (kullanım hakkının tek bir kişiye verilmesi) ve bu sayede piyasa mekanizmalarının devreye sokulması, ya da devletin bu meranın kontrolünü ele alması ve her bir çiftçinin ne kadar otlatma yaptığını kontrol etmesidir.

Hardin ve takipçilerine göre aslında sorun meranın sahipsiz olmasıdır.

 Hardin’in bu örneğinde tüm çobanlar sadece kişisel çıkarlarını düşünen ve kimseye güvenmeyen, diğer bireyleri rakip olarak gören kimseler olarak betimlenmiştir.

Fakat şimdiye kadar ekonomi alanında Nobel almış tek kadın iktisatçı olan Elinor Ostrom bu durumun doğru olmadığını dünyadan çok sayıda örnek ile ortaya koymuştur.

 Örneğin birçok balıkçı topluluğunda, küçük ölçekli üreticiler kendi aralarında konuşup anlaşarak, avlandıkları alandaki balıkların tamamen tükenmemesi amacıyla herkes için eşit balık tutma hakları belirlemişler ve dünyanın diğer yerlerinde devlet eliyle ya da piyasa mekanizmaları ile büyük ölçeklerde gerçekleştirilmeye çalışılan kaynak yönetim modellerine göre çok daha başarılı olmuşlardır.

Çünkü aslında bireyler, Hardin’in tanımladığı gibi bencil, kısa vadeli düşünen ve kimseye güvenmeyen insanlar değil, çoğu zaman işbirlikleri ve kendi kendini denetleyen toplulukları da geliştirmeyi bilen öznelerdir.

 Müştereklerin sürdürülebilir kullanımı, bu tartışma eksenleri çerçevesinde ele alınmaya devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ŞEFFAFLIK VE HESAP VEREBİLİRLİK   Şeffaflık ve hesap verebilirlik birbirine ihtiyaç duyan ve birbirini güçlendiren, dolayısıyla berabe...